İLK GÖZ AĞRIM *Güneri ÇOLAKKAYA Merhaba, kendini kurtaran kent, İstiklal madalyan kucağında gururla uyuyor musun? Merhaba Sütçü İmam, gözlerin yolda, elin tetikte bekliyor musun hala elin gavurunu. Merhaba çocukluğumu yıkadığım Nene’nin gölü, şimdi kurudun mu? Suskun musun yoksa? Çocuk aklımla seni dünyadaki tek deniz sanırdım. Daha dünyanın ne demek olduğunu bilmeden. Merhaba Ahır dağı, sert poyrazlarını estiriyor musun yine kentime, böğründe dağ çiçekleri büzüşürken. Bilirsin poyrazı pek severim, poyrazlı bir gecede bağ yolunda uyumayı. Gökyüzüne baktığımda bütün yıldızların sadece sana ait olduğunu düşünürdüm. Bir yıldız göz kırpardı uzaklardan. Sırnaşık bir çocuk değildim, usulca yürürdüm yollarından, caddeler esmerleşirdi gölgemden.
Pınarbaşı’nın ince suyunda kağıt gemilerimi batırdığım defalarca, yine batırıyor musun çocuk gemilerini. Çamlarının insanı sarhoş eden kokusunu duyuyorum yeniden, esiyor mu başında yine meltemlerin. Şiirlerimin imlerini topladığım Bahtiyar yokuşu bahtiyar mısın hala. Yaşatıyorlar mı seni hala insancıklarım. Anamın iri gözü arıyor mu pencerelerde beni? Mesut musun? Mesutlar mı? Suya şiirini yazdım dün gece yağmurda. Biliyorum ki yağmur pek yakışır gümüş tenine. Çetelerin rahat uyuyor mu bağrında? Edeler diyarı, yiğitliğin harman edildiği mevsim. Acılarımı bir tek sen bilirsin. İskeletim senden, toprağım senden, ruhum poyrazından. Sert eser, sıcak konuşursun. Gökkuşağını paket edip de göndermiştim sana, aldın mı? Renk renk çiçekler açılır bağrında, utangaç yaseminler, şirinlik muskası her biri. Ben ağlayan insanlarını sevdim, sen kokan. Hala içinde çocukluğum oynar rüyalarının. Topaç çevirir, misket taşır elinde. Sen, hiç ölmeyecek çocukluğumsun. Suskun, nazlı sevgilimsin. Aşk deyince aklıma sen geliyorsun, bahar deyince sen. Ruhuma hükmedensin. Yalnızlığımı sardığım tütün kokan ellerimsin. Cesaretim, ağlamaklığım, yavuklum. Akşam, kızıllığını içtiğim şerbet, kadehlerde. Aymaz sarhoşluğum. Akasya kokulu kadınımsın. İmgeler takayım saçlarına gel, aydınlık serpeyim gül yüzüne.
Çağır yine çocuk yanlarımı gövdene. Sensiz siperliğim de yok, cephanem de. Çok gözlüğüm de yok, gözlerimde. Bu gözlere başka kent tövbe, tövbeler olsun kederlenme. Şairliğimi borçlu olduğum gözlerine merhaba! Bilir misin ki ara sıra terminallere gönderdiğin yolcu otobüslerinde arıyorum gençliğimi. Her defasında elim boş dönüyorum. Gençliğimi nerede saklıyorsun. Hangi gasilhanede yıkanıyor şimdi. Köşe başında sevgilimi beklediğim ağaçlar, hala kapatıyor mu yapraklarıyla gözlerini. Bilesin ki unutmadım seni, hangi seven unutur sesini, rengini kokunu... Ben ne mi yapıyorum? Kentin ölgün caddelerinde ismini saklıyorum gölgelere. Yokuşlardan birine Bahtiyar yokuşu adını verdim, her inip çıktığımda mutsuz oluyorum. Hala ben senin badem gözlü haylaz çocuğunum bilesin, saçımıza kar yağsa da. Tüm sevgilileri unuttum da bir seni unutmadım. Şunu bil ki bedenimin değil belki ama ruhumun ebedi dinlenme yeri olacaksın, dünya durdukça. Bekle beni emi!
Güneri ÇOLAKKAYA
1702 kez okunmuştur. |